Sesiz Ev: Dönemin Siyasi Olayları Gölgesinde Doğu – Batı İkilemi
Sesiz Ev: Dönemin Siyasi Olayları Gölgesinde Doğu – Batı
İkilemi
Yusuf Demir
GİRİŞ
Toplumların içlerinde bulunduğu sosyal-kültürel yapı
toplumların hayatına ve yaşam tarzına yön vermektedir. Bu değerler zamanla
başkalaşır ve çeşitli etkilere maruz kalarak bir ikilemin içine düşer. ‘’Millet; düşünüşünü, amaçlarını, eylemlerini bu yapıya,
karaktere ve ahlâka göre gerçekleştirir. Geleneksel yapısını, karakterini,
ahlâkını birtakım dış etkenlerle değiştirmek, kaybetmek yozlaşmak, yolundan
sapmaktır.’’(Sever,2019,s.9) Burada dış
etkenlerin toplumsal düzene, kültüre etkilerinin ciddi bir boyut
kazanabileceğine açık bir şekilde değiniliyor. Buna ek olarak bazı ideolojik
düşünceler dönem dönem toplumları siyasi görüşleri ile etkileyebilir ve
toplumlar ise bu ideolojileri kendi sosyal- kültürel durumlarıyla harmanlamaya
çalışır. Orhan Pamuk Türkiye’nin çağdaşlaşma dönemini ele aldığı sesiz ev eserinde hem siyasi olaylar hem
de dış etkenlerin bir arada, toplumun farklı nesiler ve farklı ideolojik
düşüncelere sahip insanlarını romana yerleştirerek, etkisinin bir konağın
içinde ne kadar farklı renkte insanları oluşturduğunu romanında işliyor. Bu
nedenden dolayı bu yazıda batı-doğu ikilemi arasında ideolojilerin bir kuşak
üzerinde etkisi, Cennethisar’ da bir konağa sığdırılmış eski- yeni (doğu-batı)
çatışmasını ve son olarak sessiz ev’
de yanlış batılılaşma ve doğudaki değişimin doğruları konu başlıkları altında sessiz ev romanı incelenecektir.
GELİŞME
Batı-Doğu İkilemi Arasında İdeolojilerin Bir
Kuşak Üzerinde Etkisi
Orhan Pamuk birden çok ideolojik düşünceyi barındıran
karakterleri önümüze çıkartıyor bu eserde. Konak dışındaki dünya dönemin siyasi
buhranı çevresinde şekilleniyor ve dönemin yeni nesli denilebilecek
karakterleri Hasan, Nilgün ve Metin üzerinden dönemin siyasi fikirlerinin nasıl
etkilediğini açıklıyor roman. Bu düşünce doğu-batı ikilemini de destekliyor
aynı zamanda. ‘’ Yazar eski-yeni,
Doğu-Batı, milliyetçi-devrimci gibi karşıt unsurları karşı karşıya getirerek ve
bunu roman kahramanlarının bakış açısıyla sunarak bu toplumsal sorunları
kurmacanın içerisinde gerçek bir zemine oturtmaya çalışmıştır.’’ (Cengiz,
s.69-70, 2010) Üç gencin siyasi hayat içinde farklı eğilimler göstermesi;
Nilgün’ün sosyalist oluşu, Hasan’ın milliyetçi oluşu ve Metin’in eski-yeni görüşünde
batıyı üstün görmesi bu durumu açıklıyor. Aynı dönemin nesli olmalarına rağmen
dönem içindeki doğu- batı ikilemi ve ideolojik düşüncelerin toplumu nasıl
etkilediği görülüyor. Bu etki zaman zaman toplumu kutuplara ayırabilir ve
karşıtlık oluşturabilir. Orhan Pamuk eserinde bu duruma da değiniyor. "…Gazeteyi.
Cumhuriyet okuyordu. Her gün bakkaldan Cumhuriyet alıp okuyor. Otur Mustafa,
anlatayım," dedim sesim titremesin diye sustum. "Ulan, geri zekâlı
herif, yoksa komüniste mi âşık oldun.‘’ ( Pamuk, s.182, 1983) Nilgün bir gazete
okumasından dahi kolayca fişlenebiliyor ve bu kutuplaşma bir milliyetçi gencin
sosyalist bir gence âşık olması kabul etmiyor. Ayrıca sosyalist olan Nilgün’ün
eserde kendi söylemi yoktur hep diğer karakterlerin bölümleri içinde
diyalogları vardır. Kitap okumasından ve cumhuriyet gazetesinden anlaşılıyor
sadece devrimci olduğu. Orhan Pamuk, Nilgün’ün ideolojisinin Türkiye’de
anlaşılmadığı, hep milliyetçi kesim tarafından bastırıldığı düşüncesini
yansıtmaya çalışmıştır. ‘’manyak faşist, bırak beni! İşte, böyle ötekilerle
birlik olduğunu itiraf etmiş oldu. Ben önce çok şaşırdım, ama sonra hemen
oracıkta onu cezalandırmaya karar verdim ve vura vura cezalandırdım.’’(s.274)
Nilgün’ün dayak yemesi Hasan’dan milliyetçi(sağ) ideolojisinin devrimci(sol)
ideoloji tarafından bastırıldığı ve daha sonra romanın sonunda -bu dayak
yüzünden- ölecek olması bu düşünceyi açıklıyor. Tüm bu ideolojik düşüncelerden
uzak Metin ise bu düşünceleri eleştirel bir tavırla ele alıyor ve daha çok
doğu-batı ikileminde batıya duyduğu hayranlıkla öne çıkıyor. ‘’Tam bir komünist o. Onlar gibi de sürekli,
ben çok değiştim, deyip duruyor." Yazık, üzüldüm.’’(s.48) Burada bu yazıda
öne sürülen iki düşünceyi görebiliriz. Metin’in ideolojik düşünceleri
beğenmemesi ve Nilgün’e ideolojisinin değer görmemesinden dolayı acınması.
Metin siyasi(ideolojik) düşünceleri eleştirmesinin yanış sıra alaycı bir
şekilde bakıyor. "Sen ideolojik ne
demek biliyor musun?" dedi Nilgün. "Bilmez olur muyum," dedi
Metin. "Öyle bir ablam var beyni yeni yıkandı, her gün görüyorum."(s.60)
Bunun akabinde Metin eserde daha çok batı hayranlığı ile ön plana çıkıyor.
Birçok söyleminde doğuyu vasıfsız ve vasat bulurken sürekli batı hayranlığından
rahatlığından bahsediyor. ‘’ New York'un özgür caddelerini, köşe başlarında benim için
caz çalacak olan zencileri, kimsenin kimseyi takmadığı o uzun ve sonsuz metro
dehlizlerini ve bitip tükenmez yeraltı labirentlerini düşledim ve ferahladım’’(S.87)
batı hayranlığını seneye gideceği Amerika’yı düşünerek ve düşleyerek romanda
defalarca yineliyor. Bir taraftan da sürekli doğunun kötü düşüncesini
belirtiyor. ‘’Gelecek yıl Amerika'dasın, ama bu geri zekâlılar ülkesinde
katlanılması gereken bir yıl daha var önünde.’’(S.191) Ayrıca hayallerini Metin
batı hayranlığı üzerine kurarken, Hasan siyasi ideolojiler üzerine hayal
kuruyor. Özetleyecek olursak doğu- batı ve ideolojik düşünceler eserde
kahramanların hayatlarının büyük bir kısmını oluşturuyor ve hayatlarının
nerdeyse tamamı bu kavramlar üzerinde şekillenmesine neden oluyor. Orhan Pamuk
bu üç genç özelinde dönemin toplum yapısını ve bahsedilen kavramların bir nesil
üzerinde beyaz ve siyah kadar farklar oluştura bileceği gerçeğinin vermiş.
Cennethisar’
da bir konağa sığdırılmış eski- yeni (doğu-batı) çatışması
Toplumlarda dönemin değişimlerine uyum sağlamaya çalışan
insanlar varken aynı zamanda da buna ayak uyduramayan ve sürekli kendi
doğrularından taviz vermeyen insanlar da vardır. Bunlardan biride dönemin
ittihatçıları tarafından siyaset yaptığı gerekçesi ile İstanbul’dan gönderilen
Selâhattin karakterinin ile birlikte Cennethisar’a yerleşmesiyle bir konakla
bütünleşmiş Fatma karakteridir. Orhan Pamuk, Fatma’yı doğu ile özdeşleştiriyor.
Fatma’nın konaktan hiç çıkmaması değişen dış dünyaya tamamen kapılarını kapatması
da değişen toplum yapısından kaynaklanıyor. ‘’ şimdi başımı kaldırınca şu apartmanlara, dükkânlara, kalabalığa, yarı
çıplaklara bak Allahım, plajın içinde, bakma Fatma, o ne gürültü öyle, hepsi
üst üste alt alta.’’(s.63) Sadece mezarlığa dua etmek için konaktan çıkan Fatma
arabada giderken yol boyu insanların değişimine günah olarak bakar buna çok
şaşır. Sürekli eşi Selâhattin’ in doğu- batı karşılaştırmasına ve batıyı
yüceltmesine şahit olduğu anları tekrar canlandırıyordu eşi öldükten sonra. Fatma
tüm değişimleri reddeder. ‘’Bazen ölüm ilânlarındaki soyadlarını çıkaramadığı
için öfkelenir, söylenir, sonra gazeteden keser. Çok öfkeli değilse bazen ben
yanındayken soyadlarıyla alay eder. Uydurma adlar bunlar, cehennemlikler.’’(s.59)
Bu yeniliklerin hepsini reddetmesi köhneleşmiş fikirleri ve eşi Selâhattin’den
kaynaklanıyor. ‘’Evet,
Allah yok, Fatma, bilim var artık. Allah'ın
öldü senin, budala kadın!’’(s.26) Dinin bilimin önünde bir engel olduğunu ve
Allah’ın da ölüp sadece bilimin kalacağından sıkıca bahsetmesi ve Fatma’nın
değerlerini hiçe sayması Fatma’yı yeniliklere kapalı hale getiren nedenlerden
biridir. Aslında Selâhattin ve Fatma karakterleri batı ve doğuyu temsil ediyor.
Selahattin sürekli batının yeniliklerinden ve bilimin üstünlüğünden bahsederken
Fatma’yı bu değişime zorlaması ve maruz bırakması Fatma’nın sesiz kalması
dönemin yapısını ortaya koyuyor. ‘’Batı tarafından üretilen modernleşme
kuramları adım adım öznel gelenekleri yok etmeyi, Batılı olmayan kültürlerin
geçmişle bağını kopartmayı ve geleneklerinden kopmuş şekilde Batı kültürüne ve
yaşam tarzına geçirmeyi hedeflemiştir.’’ (Özçelik, 2019, s.309) Selahattin’inde
Fatma’nın fikirlerini hiçe sayması, görmezden gelmesi, fikirlerinin doğruluğunu
tamamen reddetmesi romanın geçtiği dönemde böyle bir durumun olduğunu
gösteriyor. ‘’ Vaktim hiç yok diye
ben Doğulu bir despot erkek gibi davranmak istemem, karımı eğlendirmek ve mutlu
kılmak isterim.’’ (s.64-65) Burada da yazı da bahsedildiği gibi tamamen
kültürel bir çatışmanın ve değişimin içine girmeye ve Fatma’yı (doğuyu)
değiştirmeye çalışıyor Selahattin(batı). Kısaca Orhan Pamuk doğu- batı
ikilemini konakta genel olarak iki karakter üzerinde durarak birden fazla yönle
değerlendirmiş ve dönemin durumunu iki karakteri temsil olarak göstermiştir.
Sessiz
ev’ de yanlış batılılaşma, doğudaki değişimin doğruları ve doğudaki yanlışlar
Toplumlar gün geçtikçe dönemin kültürel ve sosyal
durumuna göre değişim gösterir. Bu değişimler bazen kültürleri ve toplumların
birikimlerini tamamen değiştirmek gibi yanlış anlaşılmış veya böyle anlaşılmaya
fırsat verilmiştir. Bazen de değişen çağa göre çağdaşlaşmaya ve dönemin faydalı
yönlerinden yararlanılmaya çalışılmıştır. Orhan Pamuk eserinde dönemin bu iki
yönünü de ele almıştır. Yanlış batılılaşma karakterlerin bir kaçı üzerinden
verilmiştir. ‘’Anlat oğlum derdi Selâhattin, köydeki hayat nasıldı, çok mu
sıkıntı çektiniz, sana da namaz kıldırdılar mı, söyle bana, Allah'a inanıyor
musun, anlat.’’(s.221) Burada yanlış Batılaşmanın izlerini görmek mümkün.
Batılılaşmanın hedefi batının yeniliklerini -ilim, gelişim gibi- ülkeyi uygar
medeniyetler seviyesine çıkarmak için almaktır. Toplumun kendi temel
değerlerini kayıp ettirilmesi yanlış batılılaşmaya örnektir. Burada temel
değerlerden biri olan inancı değiştirmek batılılaşma sayılmıştır. Eserde bunun
gibi birçok örnek görmek mümkündür. Yanlış batılılaşmanın tam aksine
yeniliklere ayak uydururken de bazı köhne fikirlerde toplumun içinde tamamen
yeniliklere kapatmıştır kendini. Yazar bunu da Fatma karakteri üzerinden
aktarmıştır eserinde. ‘’Ama gazetede başı Hıristiyan şapkalı Müslümanların
resimlerinden başka bir şey yoktu. Yahudi'nin öteki gelişinde getirdiği
gazetedeki Müslümanların başlarında Hıristiyan şapkalarından başka, altlarında
da Hıristiyan harfleri vardı.’’(s104) Harf inkılabı ile Avrupa’da kullanılan
harflerin, Avrupa’daki bilim ve ilim daha iyi anlaşılsın diye, getirilmesi
arkasındaki düşünce düşünülmeden yeniliklere kapalı olunduğu için direkt
reddedilmiş. Bazı kesimlerin farklı insanlarla iletişim kurmayı da kabul
etmeyen bir tutumunu sergilemiş yazar eserinde.
‘’Sonra, yemeği bir Yahudi ve bir sarhoşla yemek zorunda kalan benim
zavallı Doğan'ım yukarı çıkıp yanıma geldi’’(s.102) geçmişten gelen bazı yanlış
durumlar insanları ötekileştirmiştir.
Burada da bir Yahudi ile aynı masada oturamaması doğudaki kutuplaştırma
örneklerinden biridir. Bunlara ek olarak eserin geçtiği dönemde yeniliğin
insanlara verilen haklara da Orhan Pamuk değinmiştir. ‘’Artık güzel hizmetçi
kadını soramıyordu. Belki de, artık karılarını boşamak için iki kelime değil,
bir mahkeme gerektiği için, diye düşünmüştüm.’’(s.104)
Burada yenilikler öncesi kadının da hakkı olması gereken
boşanma hakkının verildiğine doğru değişimin(batılılaşmanın) toplum eşitliğine
katkı sağladığı görülmektedir. Bu değişimlerin katı kuralları olan ve değişime
iyi ya da kötü olsun karşı çıkan Fatma karakteri üzerinden verilmesi de doğru
değişimlerin karşı bir kişi tarafından bile görülebildiği vurgulanmıştır.
Kısaca eserde dönemin özelliklerine göre büyük bir değişme giderken değişimin
yanlışlarını ve doğrularını Orhan Pamuk bize göstermiştir.
SONUÇ
Orhan Pamuk sessiz ev romanında bütün meseleyi doğu- batı ikilemi üzerinden
anlatmamıştır. Birden fazla farklılığı bir araya getirerek dönemin zihniyetin
ve durumunu tamamen yansıtmıştır eserinde. Bu farklılıklarla derinliklerine
giderek doğu-batı ve dönemin siyasi kültürel farklılıklarını net bir şekilde
ifade etmiştir. Bu yazının açıklamayı amaçladığı gibi, bir nesil üzerinde
doğu-batı arasında kalmış gençlerin ideolojik düşüncelerinin dönemin durumuna
göre şekillenmesine eserinde yer vermiştir. Ayrıca doğu-batı ikilemini bir
konağa sığdırarak bir evlilik üzerinden batı zihniyetini ve doğu zihniyetini
temsil eden iki karakterle dönemin sosyokültürel durumunu göstermiştir. Son
olarak bu yazının incelediği gibi romanın geçtiği dönemdeki değişimlerin nasıl
yanlışlar ve doğrular üzerinde şekillendiğini işlemiştir. Orhan Pamuk bütün
bunları yaparken dönemin fikir akımlarını her hangi bir taraflılık söz konusu
olmadan karakterlerin üzerinden dönemin salt gerçek zihniyetini açıklamak üzere
kurgulamıştır. Orhan Pamuk eserinde çok farklı noktaları ele alsa da doğu batı
ikileminin ve dönemin siyasal sorunlarını uygun bir dile eserinin alt yapısını
oluşturup ifade etmiştir.
KAYNAKÇA
Pamuk,
Orhan (1991). Sessiz Ev, İletişim
yayınları.
Cengiz,
Semran (2010). Orhan Pamuk’un romanlarında Doğu-Batı ikilemi, Türkiyat
Araştırmaları, 12.
63-88 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/640120
Tacettin
Gökhan Özçelik (2010), “Batı-Dışı Modernleşme Kavramı Temelinde Türkiye’de
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Modernleşme Çabaları”, İstanbul Gelişim
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (2), s. 308-326 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/836927
Sever,
Mustafa (2019). 1980 SONRASI TÜRKİYE’DE KÜLTÜREL VE
TOPLUMSAL DEĞİŞME, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi,
cilt:2 (3), s 1-9 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/869806


Hiç yorum yok: