ALDANIŞ
ALDANIŞ
Yaşıyoruz işte, belki de yaşadığımızı sanıyoruz. Yok yok ikisi de değil bence, biz hayata aldanıyoruz hepsi bu. Sanki ölüm denen bir son bir gerçek yokmuşçasına yaşıyoruz. Komik olan şu ki yaşamaya bile güç yetiremezken uçsuz bucaksız hayaller, planlar yapıp yaşamımıza bir yön belirlemeye çalışıyoruz, ne garip ama!
Ruhumuz, kalbimiz, hayallerimiz bile duru değilken hayatta hep temiz olanı, güzel olanı bekliyoruz, sanki çok hak ediyormuşuz gibi...Çünkü biz gözümüzün önündekini görmek istemiyoruz, hep fazlası hep daha fazlasını istiyoruz nitekim biz insanoğluyuz.
Aldanıyoruz gözükenlere, "çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı." diyor Hakan Günday.
Bu söz her şeyi açıkça gözler önüne serse de biz yine görmezden geliyoruz. Sırf başkası bizi böyle beğensin diye kendimizi değiştiriyoruz, biz olmaktan çıkıyoruz. Hep bir beğenilme arzusu hep bir özentilik...
Yahu Mübarek! Aldatma kendini, sen sen ol başkası olma. Kimseyi kendin için değiştirmeye kalkma, kimse için de değişme. Ne sen o varlık için kaçınılmaz sonsun ne de o senin için.
Herkese güvenme!
Sahi, ya aldanmak diye bir şey yoksa, ya biz aşırı güvenmenin esiri olarak sürekli darbeler yiyorsak? Size de öyle gelmiyor mu hiç? Yediğimiz tokatların, yüzümüze demir soğukluğu gibi çarpan sillelerin kaynağı kim? Hep en güvendiklerimiz yıkmadı mı bizi, yoksa biz mi güvenmek istedik sonucunu bile bile... Bilemiyorum buna siz karar verirsiniz, bana güvenmeyin :) dediklerime de...
Son olarak diyeceğim şu ki, aldanmamak bizim elimizde.
Elimizdekilerin kıymetini bilmezsek kayıp gidenin hüznüyle kalırız. Her anın, her varlığın kıymetini bilerek umutla yaşamamız, aldanmamamız dileğiyle...
Murat LALO
Hiç yorum yok: